REPORT

2015 Visiting Urawa High School ReportFebruary 27, 2015

620

Everything started with my “Why not?” reply to “Are you interested in international exchange in high school by introducing your country and your university?” question. In this context, they told me that I should make my presentation in English Club of Urawa High School. A presentation style and content were free, so I could tell them whatever I wanted. As an exchange student in Japan I have experienced the university life, but I have always wondered how the high school life is in Japan. In this regard, I thought it would be a great opportunity. But when I heard it’s a boy’s school, I hesitated a little because I was a watcher of “Gokusen” and “Rookies”. But the moment I entered the classroom, I understood that this school is not that kind of school. Everyone was studying in his place quietly. At first, I thought we were in the wrong classroom. The number of students made me disappointed. I was told that ten students would join the meeting, but I found only five students there. Actually with teachers, there were almost ten people. Then I looked in a positive way. Less people would help to create more intimate atmosphere, so everyone could talk more than two times.

To introduce my country and my university was a challenge for me. I had to be careful what to tell. Because I have lived that life, that country, it was so natural for me. But what is the difference for outsiders? To find them and more importantly to transfer them properly is the most challenging part. For this reason, I used the video presentations prepared by the Ministry of Culture of Turkey and the English brochure prepared by the Istanbul Technical University. At that moment, I realized something. I was angry to Japan and Japanese people because of using only Japanese language everywhere. Even in Tokyo, which is a global city and where there are a lot of foreigners, when you need something and if you don’t know Japanese, it’s a big problem for you. Then I realized it’s the same with Turkey, too. If you want to suggest someone to watch something, everything is in Turkish. You can't even find English subtitles. In that sense, both Japan and Turkey should be more open to the world. We need to publish in different languages, so we could be understood by other people. What makes Japan so mysterious and incomprehensible is the observers who talk about Japan without knowing Japanese. They can’t learn the truth from Japanese people, so they just make their own comments and tell the others their comments. New comers come with their ideas. They also make their own comments and transfer them to others. It is an ongoing cycle…

Anyway, this is not our main topic. Let’s go back to high school. I made my presentation and everyone listened it so carefully. Then they asked me questions, actually difficult questions and I did my best to answer them. After that, we made a U-system with tables and continued our conversation in a more chatting way. Once again I realized how shy Japanese people are in talking in English. Actually they know English, but they don’t have a confidence in talking. I have observed this also in IFL (International Friday Lounge in the University of Tokyo) events. These high school students are academically ranked high over the country and they are good at speaking English, but when starting to speak, they need to muster up courage.

I felt myself lucky to be able to participate in such an event. Actually we could experience an international environment in this small classroom. I was a representative of Turkey, but actually everyone is a representative of one's own country by one's identity; a teacher from America, a student from Uzbekistan, a student who used to live in America, another student had an experience of Ireland, etc. I don’t even remember the rest. With different life experiences and different world-views, sometimes we discussed serious issues and other times we tried to make our childhood habits; making a carpet from candy covers… For me, it was a very useful meeting. And I thought, while I was in high school, if someone from a university had come to my classroom, especially a foreigner student, how it would have affected me, what kind of experience I could have gained. I guess we should generalize this kind of events in a sense of awareness, because the World is big with a lot of opportunities. However, we are living in our own little world without being aware of these opportunities. If we don’t know about something properly , we might think it’s so different from us and it’s frightening. There is one important thing I have realized after coming to Japan. What different nations, religions, cultures and languages we may come from, we all have one thing in common. That is, we are all human beings and live in the same world and we breathe the same air. To understand each other and to live together happily is not so difficult. We just need to listen to each other, to sit and talk. That’s all. They asked me to write a report. What am I writing? I should stop here. Have a nice day…
Her şey bir gün, uluslararası değişim etkinliği kapsamında, ülkeni ve üniversiteni tanıtmak ister misin sorusuna verdiğim neden olmasın cevabı ile başladı. Bu kapsamda Urawa Erkek Lisesi’nin İngilizce kulübünde konuşma yapacağım söylendi, sunum ve içerik konusunda serbest bırakıldım, yani ne istersem onu anlatabilecektim. Japonya’daki üniversite ortamını yaşayarak deneyimleyen biri olarak, bir de lise hayatı nasıldır acaba diye hep merak eder dururdum, bu anlamda büyük bir fırsat olduğunu düşündüm. Gerçi “erkek lisesi” denilince, ne yalan söyleyeyim giderken biraz çekinerek gittim, sonuçta “Gokusen” ve “Rookies” izlemiş insanlarız. Ama sınıfa girdiğim an, öyle bir okul olmadığını anladım. Herkes sırasına oturmuş, sessizce çalışıyordu. Bir ara yanlış sınıfa mı geldik diye düşünmedim değil. Sadece öğrenci sayısı beni biraz hayal kırıklığına uğrattı, on kişi katılacak denilmişti ama beş öğrenci vardı, gerçi hocalarla beraber onu buluyordu sayımız, olaya iyi yanından baktım. Sayının az olması daha samimi bir ortam oluşmasına katkıda bulundu, herkese birkaç kez konuşma şansı yarattı.

Kendi ülkemi ve üniversitemi tanıtacak olmak, benim için zor bir görevdi. Sonuçta her zaman içinde yaşadığınız ortam, size normal gelen şeyler, ama dışardan bakanlar için farklı uygulamalar, bunları bulup aktarmak, en önemlisi doğru bir şekilde tanıtmak için oldukça dikkatli davranmak gerekiyordu. Bu sebeple kültür bakanlığının hazırladığı tanıtım videolarından ve üniversitenin hazırladığı İngilizce broşürden faydalandım ve o an bir şeyi fark ettim. Japonya’da kızıyordum, her şey Japonca arkadaş hiç mi İngilizcesi olmaz, küresel dünya, yabancı çok diye konuşuyordum ama bizde de durumun çok farklı olmadığını fark ettim. Her şey Türkçe, bir konu hakkında bir şey önermek istediğinizde, İngilizce altyazı bile olmadığını fark ettim. O anlamda Japonların da, bizlerin de, daha fazla dünyaya açılmamız, farklı dillerde de yayın yapmamız lazım ki, anlaşılabilelim. Japonya’yı bu kadar gizemli kılan ya da anlaşılmaz olarak gösteren, gelip, gözlem yapanların Japonca bilmiyor oluşu, gerçeği Japonlardan öğrenemediği için kendi yaptığı yorumları gittiği yerlerde aktarması, o yorumu dinleyen kişilerin de aklında o fikirle Japonya’yı gezmeleri ve yine onların kendi yorumları ve bu şekilde sürüp giden bir döngü…

Neyse konumuz bu değildi, geri dönüyorum liseye. Önce sınıf düzeninde sunumumu gerçekleştirdim, herkes dikkatle dinledi, sonra soruları aldım. Zor sordular, ama elimden geldiğince cevaplamaya çalıştım. Daha sonra U düzenine geçip, daha bir sohbet ortamında devam ettik. Bir kez daha Japonların İngilizce konusunda çekingenliğini gözlemlemiş oldum. Aslında İngilizceyi biliyorlar ama İngilizce konuşma konusunda kendilerine özgüvenleri yok, bunu katıldığım IFL(International Friday Lounge-Uluslararası Cuma Toplantıları) etkinliklerinde de gözlemlemiştim. İngilizce kulübünün derece yapmış lise öğrencileri vardı karşımda, konuştukları zaman da çok güzel konuşuyorlardı, ama işte o konuşmaya başlamak için biraz cesaret toplamaya ihtiyaçları vardı.

Böyle bir etkinliğe katılabildiğim için kendimi şanslı hissettim. Aslında uluslararası bir ortam yakaladık o küçük sınıfta. Ne kadar ben Türkiye’yi temsilen gelmiş olsam da, herkes kimliği ile aslında kendi ülkesinin birer temsilcisi idi, Amerikalı bir öğretmen, Özbekistanlı bir öğrenci, Amerika’da yaşamış bir öğrenci, İrlanda deneyimi olan bir öğrenci. Ve bir kısmını hatırlayamıyorum bile. Birbirinden farklı yaşam tecrübeleri ve yine birbirinden farklı hayat görüşleri ile ciddi meseleleri konuştuk, yeri geldi çocukluk anılarımdaki şeker kabından halı yapma deneyimini paylaştık. Benim açımdan çok faydalı bir buluşma oldu. Ve düşündüm ben lisedeyken üniversiteden bir öğrenci gelseydi, hele hele yabancı bir öğrenci, nasıl bir deneyim olurdu? Sanırım bu tür uygulamaları da, bilinçlendirme anlamında yaygınlaştırmak gerekiyor; çünkü Dünya büyük, fırsat çok, bizlerse, kendi küçük dünyalarımızda bu fırsatların farkında olmadan yaşıyoruz. Tanımadığımız, bilmediğimiz şey, bize uzak ya da korkunç geliyor, Japonya’ya gelince anladığım bir şey varsa, o da; ne kadar hepimiz farklı millet, din, kültür ve dilden gelsek de, hepimizin ortak bir noktası var, hepimiz insanız ve aynı dünyada yaşayıp, aynı havayı soluyoruz. Birbirimizi anlamak ya da kardeşçe yaşamak çok zor değil, yeter ki birbirimizi dinleyelim, oturup konuşalım. Bana rapor yaz dediler, nerelere gittim. Hadi çok uzatmayayım, sağlıcakla kalın…

Süheyla Koç

|